Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yayımlanan Ağustos 2025 verilerine göre, Türkiye’de bankacılık sektörü yılın ilk sekiz ayında önemli bir büyüme kaydetti. Aktif büyüklük, krediler, mevduatlar ve sektör kârlılığında dikkat çeken artışlar gözlendi.
Aktif Büyüklükte Güçlü Artış
2024 yıl sonuna kıyasla bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 9,2 trilyon TL artış göstererek 41,9 trilyon TL seviyesine ulaştı. Bu büyüme, bankacılık sisteminin finansal aracılık faaliyetlerini hız kesmeden sürdürdüğünü ortaya koyuyor.
Krediler 20,6 Trilyon TL
Sektörün en büyük kalemlerinden biri olan krediler, Ağustos 2025 itibarıyla 20,6 trilyon TL’ye yükseldi. Kredilerdeki artış, reel sektörün finansmana erişim talebini yansıtırken; kredi kalitesinin sürdürülebilirliği, önümüzdeki dönemin en önemli takip başlıklarından biri olacak.
Mevduatlar %27 Artışla 24 Trilyon TL
Bankacılık sektörünün fonlama tarafında da dikkat çekici bir büyüme kaydedildi. Mevduatlar yıllık bazda %27 artış göstererek 24,0 trilyon TL seviyesine ulaştı. Bu tablo, tasarruf sahiplerinin bankacılık sistemine olan güvenini pekiştiriyor.
Net Kâr 563,4 Milyar TL’ye Yükseldi
Sektörün Ocak–Ağustos dönemindeki toplam net kârı 563,4 milyar TL olarak gerçekleşti. Sadece Ağustos ayında elde edilen kâr ise 84,2 milyar TL seviyesinde oldu. Yüksek faiz oranlarının bankaların faiz gelirlerine katkısı bu güçlü kârlılığın arkasındaki başlıca unsurlardan biri olarak değerlendirilebilir.
Sermaye Yeterliliği ve Dayanıklılık
Bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği standart oranı %18,25 seviyesinde bulunuyor. Bu oran, regülasyonlarda belirlenen asgari seviyenin üzerinde kalarak sektörün şoklara karşı dayanıklılığını gösteriyor.
Ayrıca kredilerin takibe dönüşüm oranı %2,22 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran, uluslararası standartlarla karşılaştırıldığında düşük kabul ediliyor ve kredi kalitesinin görece sağlıklı olduğunu işaret ediyor.
Ağustos 2025 itibarıyla açıklanan veriler, bankacılık sektöründe güçlü bir bilanço büyümesine ve yüksek kârlılığa işaret ediyor. Ancak bu büyümenin sürdürülebilirliği, makroekonomik dengeler, faiz politikası, enflasyon ve küresel ekonomik gelişmelerle yakından ilişkili olmaya devam edecek.